23-29 Mart Myanmar'dan kaçan Rohingyalı Müslümanların yaşadığı Kamp’ta Ramazan ve İnsani Yardım Organizasyonu

Sevgili İyilik Yolundaki Gönüldaşlar,

Hepimizi yanımızda hissettiğimiz bir iyilik yoluna daha çıkmak üzereyiz. Her zamanki gibi gönlümüze gönlünüzün iyiliklerini, yüreklerinizdeki sevgi, şefkat, merhamet ve güzel niyetlerinizi heybemize doldurduk. Ve yine her zamanki gibi desteklerinizle ve işin mutfağında olan iyilik meleklerimizle bavullarımızı hazırladık.

Kalbi niyetlerinizi de niyetlerimize katarak ve gücünüzü yanımıza alarak yola düştük. Önce havaalanında mecburi kısa bir mola, sonrasında ise takriben 14 saat sürecek aktarmalı yolculuğumuzun ilk durağı olan Bangladeş'in başkenti Dakka'dayız. Şafak söktü. Kısmen seyahatlerden alışık olduğumuz Afrika'nın puslu ve yoğun kokulu bir havası karşıladı bizi. Ülkeye giriş için resmi işlemleri tamamladıktan sonra bavullarımızı alıp ikinci uçuşumuzu beklerken birçok kan kardeşimizle tanıştık. Bangladeş'in ünlü sivrisineklerinden nasibimizi aldık. Tabii ki, onlar da bizden bolca nasibini aldılar. 30 yaşındaki köy minibüsüne benzer bir uçakla 1 saatlik yolculuktan sonra vardık. Tabii ki, burada öyle bildiğiniz bant falan yok, bagajlar orta yere konur, herkes ordan bagajını alır gider, hemde kapışarak, biz de bavullarımızı kaparak burada Tom Tom diye adlandırdıkları 3 tekerlekli mobiletle konaklayacağımız yere geldik. Başkanının gözleri yorgunluktan ve uykusuzluktan çok az açılmıştı, ama bir baykuş gibi etrafı süzüyordu. Gördüğü her kareyi ve yaşadığı her anı gönül defterine resmediyordu. Konaklama işlemlerinden sonra yerel partnerlerimizle görüşmeler yaparak planımızı çizdik, iyilik yolunun haritasını çizdik. Sabah uyandığımızda gece boyunca kan kardeşlerimizin açtığı yaraları sardığımızı ve hâlâ sarmaya devam ettiğimizi fark ettik. Karşımızda ise sahili okşarcasına sergileyen Hint Okyanusu'nun uzun ve sakin dalgaları sanki bize "Hoş geldiniz" der gibiydi.

Bakkala gidip yumurta, domates vs. aldım. Vakit bulmuşken, konakladığımız yerin hemen dibinde olan Hint Okyanusu'nu ziyaret etmek için biraz yürüyüş yaparak ilkel şartlarda balık avlayan Cox's Bazar gençlerini izledim. Dünyanın ikinci uzun sahili olan Cox's Bazar Sahili ince, sert kumu ve çevresindeki yeşil alanlarla bana göre dünyanın en bakir kalmış güzel sahillerinin başında gelir.

Çocuklara bayramlık kıyafet bakıp pazarlık yapmak üzere Tom Tom ile şehir merkezine doğru yoğun bir trafik ve her taşıtın kornasının sesi eşliğinde gittik. Bora Bazar diye adlandırdıkları bu merkezde her şeyi bulabilirsiniz. Birkaç farklı yerden çocuklara kıyafet pazarlığı yaparak fiyat ve miktar konusunda anlaştık. Kan kardeşlerimin açtığı yaralar gittikçe daha çok kendini hissettirdiği gibi, belli ki kardeşliğimizi çok sevmişler, bütün tanıdık eş, dosta, Cox's Bazar'ın bütün bataklıklarına haber salmışlardı. Kaşına kaşına Ramazan kolisi ve diğer görüşmelerimizin takibini yaparken, bir yandan da hesap kitaplarımızı yapıyor, notlar alıyorduk. Başkanın sosyal medya üzerinden açtığı toplantıya katılarak, Bangladeş'teki Rohingyalı Müslümanların barındığı kamp hakkında ve yapacağımız faaliyetler hakkında bilgi verdik. Türkiye ile Bangladeş arasında 3 saatlik zaman farkı olduğundan bazen iletişim konusunda zaman aksaklıkları olabiliyor tabii.

Planımız doğrultusunda bugün çocuklar için kıyafet seçimi ve koli hazırlıkları için son gündü. Ramazan dolayısıyla Bora Bazaar'da dükkanlar geç açıldığı için öğlene doğru konaklama alanımızdan yine Tom Tom ile yola çıktık. Daha önce anlaşmış olduğumuz dükkanlardan birine çocuk kıyafetlerini seçmek için büyük bir heyecanla girdik. Mağaza sahibi Hasan Bey bizi karşıladı. Başkanımız Hatice Hanım bir yandan çocuk kıyafetlerini tek tek seçerken bir yandan da pazarlığa devam ederek fiyatları inanamadığımız seviyelere düşürdü. Eline aldığı her kıyafeti sanki kendi çocuğuna alacakmış gibi heyecan ve mutlulukla kalitesine, markasına, kamp alanında yaşayanların din, örf, adet ve giyim tarzlarını da göz önünde bulundurarak tek tek seçiyordu. Seçtiğimiz kıyafetleri paketlenmek üzere bırakarak dükkandan ayrıldık.

Akşam ise bizi iftar yemeğine davet eden bir yerel STK'nın davetine katılmak ve belki ilerde bize partner olabilecek, beraber faaliyetler yapabileceğimiz konuları konuşmak üzere yine Tom Tom ve bize hem tercümanlık, hem de rehberlik edecek olan kamp alanındaki Türkiye Hastanesi'nde tercüman olarak çalışan Hasan Bey ile beraber gittik. Yerel yemeklerden mütevazi bir şekilde hazırlanmış soframızda iftarımızı açtık. Başkanımız yerel yemeklere alışık olmadığından sadece su içti. Yerel derneğin yöneticilerinden bilgi alışverişinde bulunurken, bir yandan soru yağmuruna tutarken, ağızlarından çıkan her kelimeyi defterine not ediyordu. Çok güzel bir şekilde bizi karşılayan ve uğurlayan yerel STK'ya teşekkürlerimizi ederek ayrıldık. Bizi yarın kamp alanında yapacağımız Ramazan kolisi ve çocuklara kıyafet dağıtımının heyecanı çoktan sarmıştı bile.

Sabah ilk işimiz bizi konaklama alanından alacak olan araca çocuklar için aldığımız kıyafetleri yerleştirerek yola çıkmak oldu. Bir kısmı okyanus kenarından ilerleyen yolun bazı kısımlarında ise köylerin içinden geçerek kamp girişinde bizi bekleyen Diyanet Vakfı çalışanları ile beraber dağıtım yapacağımız alana devam ettik. Alanda büyük bir kalabalık bizi bekliyordu; engelliler, yaşlılar ve çocuklar... Çocuklar her yerde her zaman olduğu gibi bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturup duruyorlardı, bir şey kaçırmamak için etrafımızdan çok uzaklaşmadan. Engelliler bir gölgeye oturmuş, diğer ihtiyaç sahipleri ise bulabildikleri gölgelik alanlarda ayakta bekliyordu. Bazen hareket ve davranışlarını da yansıtan yüzlerindeki o ifadeler üzerine kitaplar yazılabilirdi. Fazla bekletmemek için elimizden geldiği kadar hızlı bir şekilde prosedürleri yerine getirerek dağıtımımıza engelli ailelerden başladık. Ramazan kolisini alanların yüzlerindeki mutluluk ve mahcubiyeti bir taraftan buraya ulaşıp dokunabilmenin mutluluğunu verirken diğer taraftan da dünyada yaşanan bu durumu düşünerek onlarla aynı mahcubiyeti yaşıyorduk.

Sıra çocuklara kıyafet dağıtımına gelmişti. Çocukların heyecanları doruktaydı, bizim de. Başkanımız titizlikle seçtiği kıyafetleri aynı titizlikle bazılarına giydirip bazılarına ise paket halinde sunarken içinden binlerce duygu geçtiğini gizleyemiyordu. Titizlikle yaptığımız dağıtımlardan sonra içimizde buruk bir mutlulukla alandan ayrıldık. Dönüşte ziyaret ettiğimiz Diyanet Vakfı'nda Bangladeş ve Myanmar'dan kaçan Rohingyalı Müslümanların barındığı kamp hakkında detaylı bilgiler aldık. Dönüş yolculuğuna başlamadan önceki son günümüzde ise kurulumunda 3 ay gece gündüz çalışarak görev aldığım, hayatımda çok büyük anlamı ve yeri olan kamp alanında bulunan Türkiye Hastanesi'ni ziyaret ederek Başhekim Bey ile karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduk. Artık veda vakti gelmişti. Önce hesap kitaplarımızı yaptık, sonra valizler hazırlanarak sabah çıkacağımız uzun yolculuk için dinlenmeye geçtik. Tom Tom ile gittiğimiz Cox's Bazar Havaalanı'ndan başkent Dakka'ya, oradan da Türkiye'ye dönüşümüzü gerçekleştirdik.

Diyanet Vakfı Yurtdışı Oğuzhan Adsız'a, Bangladeş Türkiye Diyanet Vakfı Koordinatörü Afzular Rahman'a, Tercüman Mohammad Hasan'a, Derneğimiz adına şükranlarımı sunuyorum.

Yılların acı ve sefaleti okunurken yüzlerinden, Kim bilir ne yaşlar akıyor yüreklerine gözlerinden. Ne bir umut, ne bir hayal, ne bir rüya, boş boş bakıp daldıkları hayat pencerelerinden. Bir aşığın gelmeyecek sevgilisini beklemek gibi çaresiz, Anlatmaya kelimeler, cümleler yetersiz. Nasıl anlatılır ki bir çocuk geleceğinden habersiz, Nasıl anlatılır ki bir kadın, geçmişi silinmiş, hayalleri umutları yıkılmış, 5-10 metrekarelik alanda nefessiz, Nasıl anlatılır ki bir adam, İşsiz, yurtsuz, vatansız.

Kemal Özmen